Haymana Eskort Koy Gulusu Fatma ile Ogle Coskusu

Haymana Eskort Koy Gulusu Fatma ile Ogle Coskusu

Haymana, Ankara’nın kırsal ve sıcak bir köşesi, öğle saatlerinde tarlalarının altın dalgaları, köylerinin samimi havası ve kuyularının serinliğiyle hayat bulur. Uçsuz bucaksız düzlükler, taş evler ve rüzgârla salınan buğday başaklarıyla çevrili bu ilçe, güneş zirvedeyken başka bir güzelliğe bürünür. Gökyüzü masmavi açılır, tarlalardan yükselen ot kokusu yel ile yayılır, kuyuların suyu günün sıcağını yumuşatır. Haymana’nın pastoral sadeliği ve köy ruhu, neşe arayanlar için bir çağrıdır. İşte böyle bir Haymana öğlesinde, eskort Fatma ile yollarım kesişti—onun köy kuyusu köşesinde, Haymana’nın tarlalarından gökyüzüne uzanan, köy gülüşü tadında bir coşkunun tam ortasında.

Fatma, yirmilerinin sonunda, kısa, örgülü saçları öğle ışığında buğday gibi parlayan, kahverengi gözleriyle ruhuna bir köy neşesi taşıyan bir kadın. Teni, güneş ışığında bal gibi ışıldar; enerjik ve içten tavırları seni Haymana’nın öğle canlılığından bir anda samimi bir köşeye çeker, gülüşü kalbine bir tarla türküsü gibi yerleşir. Onun kuyu köşesinde geçirdiğim anlar, Haymana’nın taş yollarını bir sevinç tablosuna çevirdi. Fatma, sıradan biri değil; o, seni öğlenin parlak enerjisine davet eden, her sözüyle kalbine bir kahkaha dokuyan, köy gülüşü gibi sıcak bir yol arkadaşı. Onun neşeli enerjisi, Haymana’nın köy ruhuyla birleştiğinde, her an bir tarla şenliği gibi hissettiriyor.

Kuyu Köşesinde İlk Kahkaha

Her şey, Fatma’nın Haymana’daki köy kuyusu köşesinde başladı. Tozlu bir patikadan, buğday kokusuyla ulaştığımız bu yer, taş döşeli, etrafı yabani otlarla çevrili, ahşap bir kova ve renkli kilimlerle süslenmiş bir dinlenme alanıydı; fonda hafif bir kaval tınısı, öğlenin tarla kokusuyla uyum içindeydi. Fatma, üzerinde ince bir gömlek ve keten bir pantolon, enerjisi kuyuyu bir anda ısıtıyordu. Bana gülümsedi, “Haymana’nın öğle coşkusuna hazır mısın, yolcu?” dedi, sesi bir tarla esintisi kadar taze ama içinde bir şenlik saklı. “Ama dikkat et, bu öğle ruhun benim öykülerimle tarlalarda koşabilir!” Elinde bir bardak ayran, gözleri buğday başaklarında geziniyordu.

Köşeye yerleştik; kuyu çevresi, Haymana’nın öğle manzarasıyla doluydu—tarlaların altın dalgaları, taş evlerin sıcak gölgeleri, gökyüzünün berrak mavisi. Hava, ot ve toprak kokusuyla doluydu. “Burası benim sevinç yuvam,” dedi, gömleğinin kollarını sıvayarak. “Seni bu öğle Haymana’nın köy kalbine taşıyacağım.” Gömleği, onun neşeli havasını bir tablo gibi sergiliyor, pantolonu çevik hareketlerini tamamlıyordu. Ayran bardaklarımız güneşe kaldırıldı, sohbet bir bahar dalı gibi açıldı; Haymana’nın köy öykülerinden, tarlaların öğle anılarına, oradan köylülerin taze kahkahalarına kayıverdik. “Hadi, bu keyfi iç köşeye taşıyalım,” dedi, elimi tuttu, dinlenme alanının daha samimi bir köşesine, kilimlerle kaplı bir sedire doğru yürüdük.

İç Köşede Neşeli Tınılar

Fatma’nın iç köşesi, öğle vakti bir neşe yuvasına dönüştü. Renkli kilimler, güneş ışığının gölgeleriyle oynuyor, kuyudan süzülen su damlaları alanı dolduruyordu. Etrafta sade, el boyaması buğday motifleri, bir köşede küçük bir ahşap fener yanıyordu. Fatma, “Burası benim coşku yuvam,” dedi ve kaval tınısına uyarak neşeyle gülümsedi, hareketleri bir tarla çiçeğinin canlılığı gibi. “Hadi, bu sevince dal!” diye fısıldadı, beni yanına çekti. Gömleği yere kaydı, enerjisi öğle ışığında bir buğday başağı gibi parlıyordu. Bu alan, onun neşeli dünyasıydı.

Kilimli sedire oturduk, Fatma bir bardak ayran uzattı. “Haymana öğleleri benimle tatlanır,” dedi, gözleri bir tarla ufku gibi ışıldıyordu. “Benimle her an bir kahkaha.” Bana doğru eğildi, nefesi tenimde bir köy yeli gibi geçti. “Bu neşeyi duyumsar mısın?” diye sordu, parmakları kolumda bir türkü gibi gezindi. Öğle ışığı tenini bir tarla tablosu gibi aydınlattı, taze ve samimi. “Şenlik başlasın,” dedi, enerjisi köşeyi bir canlı öğle gibi sardı. Bana bir anısını anlattı—Haymana’nın bir tarlasında öğle vakti bir köylünün neşeli türkü söyleyişi, kuyuda tesadüfen karşılaştığı bir dostun gülüşü. Her kelimesi, beni onun neşeli dünyasına daha çok çekti. Ama asıl büyü, Fatma’nın sohbetteki köy gülüşü tadındaki sıcaklığıydı—her cümlesi bir güneş ışını, her bakışı bir tarla parıltısı gibi, sanki bu öğle onun en sevdiği köy sahnesiymiş gibi coşkuyla doluydu. Köşe, kaval sesleriyle titreşti, fener ışığı yansıttı, Fatma’nın enerjisi beni bir neşenin en parlak anlarına sürükledi.

Kuyuda Haymana Öğlesi

Fatma, “Haymana’nın öğlesini gerçekten anlamak için onun toprağını hissetmelisin,” dedi ve beni tekrar kuyu çevresine çıkardı. Haymana’nın öğle manzarası önümüzde uzanıyordu; tarlaların altın dalgaları, taş evlerin sıcak gölgeleri, gökyüzünün berrak mavisi. “Burası benim sevinç sahnem,” dedi, gömleğini omuzlarına atıp kuyunun taşına yaslandı. “Hadi, bu coşkuya katıl!” Teni öğle ışığında bir bal damlası gibi parlıyordu, hareketleri bir köy öyküsünün parçasıydı.

Öğle yeliyle bana yaklaştı. “Ben bu öğlenin neşeli rehberiyim,” dedi, bakışları tenime bir çiçek yaprağı gibi değdi. Tarlanın ot kokusu, onun çiçek kokusuyla birleşti. Eli kolumu hafifçe yakaladı, enerjisi bir yaz öğlesi gibi sıcaktı. “Haymana’da sevinç benimle başlar,” dedi ve ufka bakarak bir türkü mırıldandı. Kuyu çevresi canlandı, öğle bir köy şenliği gibi uyandı. Fatma, köy gülüşü gibi bir neşeli yol arkadaşıydı; beni Haymana’nın tarla nabzına çekti, canlı sohbetiyle ruhumu bir sevinç şölenine çağırdı. “Seni bırakmam,” dedi, kahkahaları kuyuyu bir öğle tapınağı gibi doldurdu. Bu kuyu çevresi onun neşe sahnesi, ben onun sevinç yolcusuydum.

Öğlenin Doruğunda Coşku Dalgası

Öğlenin ilerleyen anlarında, iç köşede soluklandık. Fatma, sedire uzandı, “Haymana öğleleri burada neşeyi açar,” dedi. Saçları rüzgârda dalgalanıyor, gözleri hâlâ bir tarla gibi parlıyordu. “Ama içimdeki öyküler hâlâ seni çağırıyor,” dedi, beni kendine çekti. Öğlenin sıcaklığı tenini okşadı, ama o bir köy ateşi gibi parlıyordu.

Bana sarıldı, “Seni bu neşeyle coşturacağım,” dedi ve başka bir anıya daldı—Haymana’nın bir kuyusunda öğle vakti bir köylünün su çekerkenki neşeli sohbeti, tarlada tesadüfen karşılaştığı bir gülüş. “Haymana öğleleri türkülerle parlar,” diye güldü, sesi köşeyi doldurdu. Hareketleri bir tarla dalı gibi akıcıydı, sevinç bir dalga gibi taştı. Yel onun kahkahalarını taşıdı, köşe onun enerjisiyle titreşti. Sohbetteki coşku, her anına köy gülüşü tadında bir sıcaklık katıyordu; sanki bu anlar onun için bir köy şöleniydi. “Benden kaçamazsın,” dedi ve öğlenin finalini köşede taçlandırdı.

Köy Gülüşü’nün Son Parıltısı

Final, kuyu çevresinde sahnelendi. Öğle güneşi Haymana’ya yayılırken, tarlalar bir köy türküsü gibi fısıldıyordu. Fatma, kuyunun taşına yaslandı, “Burası benim sevinç yuvam,” dedi. “Seni burada coşturdum!” Saçları rüzgârda dans ediyor, gözleri hâlâ bir ışık gibi parlıyordu. “Bu öğle kalbine bir türkü yerleşti,” dedi, son bir neşeli bakışla beni bağladı. Kuyu çevresi, onun kahkahalarıyla çınladı.

Haymana’nın Köy Gülüşü Tadında Öğle Coşkusu

Fatma’yla Haymana’da geçen öğle, bir köy şenliği gibi. O, köy gülüşü; seni tarla nabızlarıyla coşturan, neşeli sohbeti ve sıcak enerjisiyle kalbine bir kuyu dokuyan bir hanım. “Haymana benim neşe sahnem,” dedi son olarak, dudaklarında taze bir gülümseme. “Yüreğin çağırırsa, geri dön.” Haymana’nın tarla kuyularına dalmaya cesaretin varsa, Fatma seni bekliyor. Ama unutma: O, seni türkülerle kucaklar, gülüşüyle kalbine bir öğle neşesi bırakır!


29 Nisan 2025 tarihinde yayınlandı, 120 kez okundu

En Çok Okunan Yazılar

Tüm Yazılar »

KATEGORİLER